Tarihçe

FABİSAD, ülkemizde uzun süredir varlığını sürdüren hayal gücüne dayalı fantastik, bilimkurgu, korku türlerinin yurtdışındaki örneklerinden de ilham alınarak türün bir araya gelen sanatçıları tarafından 2006 yılında düşlendi. Ancak dernek kurma fikrinin hayalden öteye geçmesi ancak 2011’i buldu. 6 Ayı bulan bir altyapı çalışmasının ardından, Ekim 2011’de fantastik, bilimkurgu ve korku alanlarında ürün veren sanatçılar ve bu sanatların gelişimine katkıda bulunan editör, yayıncı, yapımcı gibi profesyonellerin bir araya gelmesiyle resmen kuruldu.

Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş…


Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg’u bekler dururlarmış.
Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.


Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg’un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg’un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.


Ancak Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş.
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.


Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;


Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);


Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;


Baykuş yıkıntılarını özlemiş,


Balıkçıl kuşu bataklığını.


Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.


Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi “şaşkınlık” ve sonuncusu Yedinci Vadi “yok oluş”ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş…


Kaf Dağı’na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.


Simurg’un yuvasını bulunca ögrenmişler ki;


“Simurg Anka”, “Otuz Kuş” demekmiş.


Onların hepsi Simurg’muş. Her biri de Simurg’muş. Simurg Anka’yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yok oluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.


Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır…